Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur ile hem Türkiye’de hem de dünya çapında büyük bir etki oluşturmuştur. İslam’ın özünü anlatırken, akıl ve bilim ile uyumlu bir dini anlayış geliştiren Said Nursi, imanî hakikatleri modern dönemin şüphelerine karşı savunmuş ve toplumun manevi kalkınmasını sağlamayı hedeflemiştir.
Hayatı boyunca dinsizlik hareketleri ve materyalist akımlara karşı güçlü bir manevi direniş sergileyen Said Nursi, İslam’ın evrensel değerlerini savunarak, farklı mezhepler ve cemaatler arasındaki ayrılıkları bir kenara bırakıp, ümmetin birliğine ve İslam’ın özüne dikkat çekmiştir. Onun düşünceleri, sadece bireysel imanı güçlendirmeye değil, aynı zamanda toplumsal bir uyanışa da yöneliktir.
Bu yazıda, Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatına, düşüncelerine, Risale-i Nur Külliyatı’nın önemine ve İslam dünyası içinde yaptığı katkılara dair başlıkları keşfedeceğiz.

Bediüzzaman Said Nursi Kimdir?
Bediüzzaman Said Nursi, 20. yüzyılın en önemli İslam alimlerinden biri olarak kabul edilen bir şahsiyettir. 1877 yılında, Bitlis’in Nurs köyünde doğmuş ve 1960 yılında vefat etmiştir. Hayatı boyunca özellikle imanî meseleler, akılcı düşünme ve İslam’a dair çağdaş yaklaşımlar konusunda derinlemesine çalışmalar yapmış olan Said Nursî, en çok Risale-i Nur Külliyatı ile tanınmıştır.
Eğitim ve İlmi Yetenekleri
Said Nursî, küçük yaşlardan itibaren İslamî ilimlere derin ilgi duymuş ve bu alanda büyük bir akıl gücü sergileyerek kısa sürede önemli bir alim olmuştur. Kur’an-ı Kerim‘i ezbere okumuş, çeşitli İslamî eserleri incelemiş ve dini ilimler ile modern bilimleri derinlemesine öğrenmiştir. O, özellikle akılcı ve mantıklı bir yaklaşımı benimseyerek, İslam’ı akıl ve bilimle uyumlu bir şekilde açıklamıştır.
Osmanlı Dönemi ve Millî Mücadele
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Said Nursî, İslamî değerlerin korunması ve toplumsal reformlar üzerine yoğunlaşmış, halkı imanî bir uyanışa davet etmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, özellikle laikleşme sürecine karşı, dinî değerlere sahip çıkılmasının gerektiğini savunmuş ve sürgünler ve hapis cezaları ile karşılaşmıştır.
Risale-i Nur Külliyatı ve Düşünceleri
Bediüzzaman Said Nursi’nin en büyük mirası, Risale-i Nur Külliyatı‘dır. Bu külliyat, 130’dan fazla risale ile İslam’ın imanî hakikatlerini akılcı bir yöntemle açıklamaktadır. Said Nursî, Risale-i Nur’da, akıl ve iman dengesi kurarak, çağın sorunlarına karşı akılcı çözümler sunmuş ve İslam’a dair derinlikli bir anlayış geliştirmiştir. Ayrıca, bilimle dini birleştiren ve toplumun manevi kalkınmasını hedefleyen bir yaklaşımı benimsemiştir.
Vefatından Sonra Etkileri
Bediüzzaman Said Nursi’nin Vefatından Sonra Risale-i Nur, dünya çapında birçok kişiye ulaşmış ve Said Nursi’nin fikirleri günümüzde de büyük bir etki yaratmaya devam etmektedir. Onun öğretileri, sadece dini bir rehberlik değil, aynı zamanda toplumsal reformlar ve akılcı bir yaşam anlayışı için de önemli bir kaynak olmuştur. Said Nursî, yaşamı boyunca İslam’ın evrensel değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmış, eserleriyle de bu değerleri kuşaktan kuşağa aktarmayı başarmıştır.
Risale-i Nur Ne Zaman Yazılmaya Başlanmıştır?
Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı, 1926 yılında yazılmaya başlanmıştır. Said Nursî, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal ve dini sorunlara karşı derin bir çözüm arayışına girmiştir. Risale-i Nur, İslamî iman hakikatlerini modern çağın getirdiği şüphelere karşı savunmak amacıyla kaleme alınmış ve bu süreç, 1926’dan 1950’ye kadar devam etmiştir.
Said Nursî, Risale-i Nur’u yazarken geleneksel tefsir anlayışından farklı bir yol izlemiş ve Kur’an-ı Kerim’in imanî mesajlarını akıl ve mantık yoluyla açıklamaya çalışmıştır. Bu külliyat, 130’dan fazla risale içermektedir ve akılcı, bilimsel ve mantıklı bir yaklaşımla imanî meseleleri ele alır. Risale-i Nur, sürgün yıllarında ve hapis cezası altında da yazılmaya devam etmiştir ve eserlerinin büyük kısmı el yazısıyla çoğaltılarak yayılmıştır.
Risale-i Nur, toplumsal barış ve İslamî bir uyanış için Said Nursî’nin en önemli mirası olmuştur ve günümüzde hala büyük bir etkiye sahiptir.
Said Nursi Neden Sürgün Edilmiştir?
Bediüzzaman Said Nursi, hayatı boyunca sürekli olarak siyasi baskılara ve toplumsal değişimlere karşı durmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar, Said Nursî’nin düşünceleri sosyal ve siyasi otoriteler tarafından tehdit olarak görülmüştür. Bu nedenle, Said Nursî’nin sürgün edilmesinin temel sebepleri arasında, onun dini özgürlükleri savunması ve toplumun manevi kalkınmasını hedeflemesi yer almaktadır.
Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı‘nı yazmaya başlaması ve özellikle dinî öğretileri akıl ve bilim ışığında yeniden yorumlaması, dönemin yönetiminden büyük bir tepki almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki laikleşme hareketi ve dini baskılar, Said Nursî’nin dini özgürlük ve inanç özgürlüğü konusunda yaptığı açıklamalarla daha da derinleşmiştir. Bu dönemde, Said Nursi’nin muhalif bir tavır takınması, onu sık sık sürgün edilme durumuna sokmuştur.
Said Nursi, özellikle 1925’teki Şeyh Sait İsyanı‘nın ardından dini görüşlerini açıkça ifade ettiği için hükümet tarafından gözaltına alınmış ve sonrasında sürgün edilmiştir. İstanbul, Konya, Burdur, Afyon gibi farklı illere sürgün edilmiştir. Said Nursî, bu zorlayıcı yıllarda bile imanî mücadelesini sürdürmüş ve Risale-i Nur’u el yazısıyla çoğaltarak yaymıştır.
Bediüzzaman Said Nursi’nin sürgün edilmesinin, toplumdaki dini direncin ve İslamî düşüncenin gücünü artırmaktan başka bir amaca hizmet etmediği söylenebilir. Sürgünler ve hapisler, onun toplumsal ve dini etkisini daha da güçlendirmiştir.
Said Nursi’nin Eğitim Hayatı Nasıldır?
Bediüzzaman Said Nursî, küçük yaşlardan itibaren derin bir ilmi yetenek sergileyerek eğitim hayatına başlamıştır. 1877 yılında Bitlis’in Nurs köyünde doğan Said Nursî, ailesinin desteğiyle erken yaşlarda İslamî ilimlerle tanışmış ve bu alanda büyük bir yetkinlik kazanmıştır. Çocukluk yıllarındaki hızlı öğrenme süreci, onun ilerleyen yıllarda akılcı düşünme ve derinlikli öğrenme yeteneğinin temelini atmıştır.
Said Nursî’nin eğitim hayatı, müderrislik yapan birçok önemli alimin yanında, medrese eğitimleriyle başlamıştır. Henüz 10 yaşında iken Kur’an-ı Kerim‘i ezberlemeye başlamış, kısa bir süre içinde Arapça ve Farsça gibi İslamî ilimler için gerekli dilleri öğrenmiş ve çok sayıda dini eseri ezbere okumayı başarmıştır. Bu başarısı, çevresindeki alimler tarafından hemen fark edilmiştir.
Said Nursî, daha sonra Van’da eğitimine devam ederek yüksek dini ilimler üzerine yoğunlaşmış, özellikle mantık, felsefe ve kelam gibi derslerde üstün başarı göstermiştir. Ancak onun eğitim hayatı, sadece medrese dersleriyle sınırlı kalmamış, modern bilime ve batı felsefesine de ilgi duymuştur. Eğitim hayatının ilerleyen dönemlerinde, hem İslamî ilimler hem de doğa bilimleri üzerine derinlemesine çalışmalar yaparak, felsefi ve bilimsel bakış açıları geliştirmiştir.
Bediüzzaman Said Nursî, kendi eğitimiyle sınırlı kalmayıp, başka alimlerden de faydalanarak sürekli bir öğrenme ve öğretme çabası içinde olmuştur. Eğitim hayatı boyunca edindiği akılcı yaklaşım ve derinlikli analiz yetenekleri, daha sonra yazdığı Risale-i Nur Külliyatı’nda kendini göstermiştir. Bu eserde, dini meseleleri hem akılcı hem de manevi bir temele dayandırarak okuyucularına sunmuştur.
Sonuç olarak, Said Nursî’nin eğitim hayatı, hem klasik dini ilimlerle hem de çağdaş bilimle derin bir ilişki kurarak, onun akıl ve imanı dengeleyen düşüncelerinin temelini atmıştır.
Said Nursi’nin İslam’a Katkıları Nelerdir?
Bediüzzaman Said Nursi, 20. yüzyılda İslam’a yaptığı katkılarla hem Türkiye’de hem de dünyada büyük bir etki yaratmıştır. Risale-i Nur Külliyatı’nı kaleme alarak, imanî meseleleri akıl ve bilimle uyumlu bir şekilde açıklamış, İslam’ın temellerini sağlam bir şekilde savunmuştur. Said Nursî’nin İslam’a olan katkıları, sadece dini öğretilerin aktarılmasıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumsal reformlar, akılcı düşünme ve ilmi yöntemler ile de geniş bir etki alanı yaratmıştır.
1. İmanî Meseleleri Akılcı Yöntemlerle Açıklaması
Bediüzzaman Said Nursi, İslam’ın imanî esaslarını modern dünyanın getirdiği şüphelere karşı savunmak için akıl ve mantık yolunu kullanmıştır. Risale-i Nur, akılcı bir temele dayalı bir dini anlayış geliştirmiştir. Said Nursî, özellikle Kur’an-ı Kerim’in imanî ayetlerini bilim ve akıl ışığında açıklamış, bilimle dini birleştirerek şüphelere karşı sağlam cevaplar sunmuştur. Bu yaklaşımı, akıl ve iman arasındaki dengeli ilişkiyi ortaya koyarak, İslam’ı çağdaş bir perspektiften anlamayı mümkün kılmıştır.
2. İslam’ın Birliğini Savunması
Said Nursi, mezhep ayrımlarını ve cemaat çatışmalarını reddederek, İslam’ın temel değerlerinde birleşmenin önemini vurgulamıştır. Risale-i Nur’da, İslam’ın özünü ve ortak iman esaslarını ön plana çıkarmış, mezhepler ve İslami cemaatler arası birlik için çağrıda bulunmuştur. Said Nursî, İslam’ın evrensel mesajına odaklanarak, toplumsal barış ve birlik için önemli bir katkı sağlamıştır.
3. Toplumdaki Manevi Direnci Güçlendirmesi
Said Nursi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında, toplumsal bir çöküş ve manevi boşluk yaşandığını gözlemlemiştir. Laikleşme hareketi ve toplumdaki dini değerlerin zayıflaması karşısında, Said Nursî, İslam’a sahip çıkılması gerektiğini savunmuş ve imanî eğitim ile manevi direncin güçlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Risale-i Nur’un, toplumsal uyanışı sağlamak için dini eğitim ve rehberlik sunduğu, Said Nursî’nin İslam’a yaptığı en önemli katkılardan biridir.
4. Bilim ve İslam Arasındaki Uyumu Gösterme
Said Nursi, bilim ile dini birbirine zıt olarak görmemiş, bilimsel keşiflerin İslam ile uyumlu olduğunu savunmuştur. Risale-i Nur‘da, bilimsel olguların ve Kur’an’ın birbiriyle çelişmediğini, aksine bilimsel gelişmelerin İslam’ın yaratılış anlayışı ile uyumlu olduğunu ifade etmiştir. Bu yaklaşım, bilim ve din arasındaki gerilimi ortadan kaldırarak, İslam’ın çağdaş bilimle nasıl uyumlu olduğunu göstermiştir.
5. Gençlik ve Eğitim Alanındaki Katkıları
Bediüzzaman Said Nursi, özellikle gençlerin eğitimi konusunda büyük bir hassasiyet göstermiştir. İslam’ın doğru anlaşılması ve imanî eğitim ile yetişen genç nesillerin toplumda güçlü bir dini yapı oluşturacağına inanmıştır. Said Nursî, Risale-i Nur ders halkaları aracılığıyla, gençlerin İslam’a olan bağlılıklarını güçlendirmeyi ve onlara imanî değerler kazandırmayı hedeflemiştir.
6. Toplumsal Ahlak ve İslam’a Hizmet
Said Nursi, İslam’ın ahlaki değerlerinin toplumsal düzeyde uygulanması gerektiğine inanmıştır. Adalet, merhamet ve doğruluk gibi İslam’ın temel erdemlerini ön plana çıkararak, toplumda ahlaki yozlaşmayı önlemeyi amaçlamıştır. Said Nursî, toplumda adaletin ve ahlaki değerlerin tesis edilmesi için sürekli olarak İslam’a dayalı bir yaşam anlayışını savunmuştur.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Mezhebi Nedir?
Bediüzzaman Said Nursi, Şafi mezhebine mensuptur. Şafi mezhebi, İslam’ın dört büyük mezhebinden biri olup, özellikle fıkhi meselelerde belirli kurallar ve yöntemlere dayalıdır. Ancak, Nursî’nin eserlerinde, özellikle Risale-i Nur‘da, mezhepçilikten çok, İslam’ın evrensel prensipleri ve inanç esasları ön plana çıkmıştır. Nursî, mezhep farklılıkları yerine, İslam’ın özüne, iman hakikatlerine ve İslam’ın birliğine vurgu yapmıştır.
Said Nursi’nin Risale-i Nur’daki Temel Öğretisi Nedir?
Risale-i Nur, İslam’ın imanî esaslarını modern çağın getirdiği şüphelere karşı savunmak ve akılcı bir temele dayalı bir İslam anlayışı geliştirmek amacıyla yazılmıştır. Risale-i Nur’daki temel öğretinin ana hatları, iman, akıl, bilim ve toplumsal birlik gibi konular etrafında şekillenir. Said Nursî, özellikle iman hakikatlerinin anlaşılması ve güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamış, İslam’ın esaslarının yalnızca geleneksel ritüeller ile değil, aynı zamanda akıl ve bilimle de uyumlu bir şekilde öğretilmesi gerektiğini savunmuştur.
1. İman Hakikatlerinin Akılcı Açıklaması
Risale-i Nur’da, iman temeli üzerine derinlemesine açıklamalar yapılmıştır. Bediüzzaman Said Nursi, imanî meseleleri sadece teorik değil, aynı zamanda pratik bir şekilde ele almış ve insanın inançlarını akıl yoluyla sorgulayıp doğru bir şekilde anlamasını hedeflemiştir. Ona göre, iman, akıl ve mantıkla uyumlu olmalıdır. Risale-i Nur, akıl ve imanın birbirini tamamlayan öğeler olduğunu gösterir. Said Nursî, Kur’an-ı Kerim’in imanî ayetlerini, bilimsel keşifler ve modern akılcı düşüncelerle açıklayarak, insanları şüphelerinden kurtarmayı amaçlamıştır.
2. Bilim ve İslam’ın Uyumu
Bediüzzaman Said Nursi’nin en önemli katkılarından biri, bilimle İslam’ı uyumlu bir şekilde sunmasıdır. Risale-i Nur’da, bilimsel gelişmelerin İslam’ın yaratılış anlayışıyla çelişmediği ve hatta bu gelişmelerin İslam’ın temel öğretilerini desteklediği vurgulanır. Nursî, modern bilimin İslam’ın hakikatlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceğini savunmuş ve bilim ile dinin birbirini dışlamadığını göstermeye çalışmıştır. Bu yaklaşım, İslam’ın zamanla uyumlu ve çağdaş bilimin ışığında doğru bir şekilde anlaşılabileceğini ortaya koymuştur.
3. Toplumsal Birlik ve Mezhep Ayrılıklarının Reddi
Risale-i Nur, sadece bireysel imanî meselelerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumsal birlik için de önemli mesajlar vermektedir. Said Nursî, mezhep ayrımlarının İslam’ın temel öğretilerine zarar verebileceğini ve ümmetin birliğinin korunması gerektiğini savunmuştur. Risale-i Nur’da, mezhepçilikten çok, İslam’ın evrensel birliğine vurgu yapılır. Said Nursî, tüm Müslümanların ortak paydalarda birleşebileceği bir anlayış geliştirmiştir.
4. İslam’a Dayalı Ahlak ve Eğitim
Bediüzzaman Said Nursî, ahlaki değerlerin İslam’a dayalı bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Risale-i Nur’da, ahlakî eğitim ve imanî değerlerin topluma nasıl yansıyacağı üzerine önemli öğretiler vardır. Said Nursî, toplumda adaletin ve doğruluğun yayılması için, güçlü bir imanî temele dayalı bir eğitim sisteminin gerektiğine inanıyordu. Bu da Risale-i Nur’un, genç nesillerin doğru bir şekilde yetişmesi için bir rehber olmasını sağlamıştır.
5. Zamanın Şüphelerine Karşı Direnç
Risale-i Nur, Said Nursî’nin yaşadığı dönemdeki materyalist ve pozitivist akımlara karşı bir manevi direniş olarak da kabul edilebilir. Said Nursî, dini değerleri modern çağın şüpheci görüşlerine karşı savunmuş ve akılcı bir İslam anlayışını ortaya koymuştur. Risale-i Nur, dönemin zihinlerindeki şüpheleri temizlemek için imanî hakikatleri güçlü bir şekilde açıklamıştır.
Bediüzzaman Said Nursî Neden Risale-i Nur’u Neşretti?
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur hakkında, İslam’ın imanî hakikatlerini modern çağın getirdiği şüphelere karşı savunmak ve insanları imanî bir uyanışa davet etmek olduğunu belirtmiştir. Said Nursi’nin Risale-i Nur’u yazma sebepleri çeşitli toplumsal, siyasi ve dini faktörlere dayanmaktadır. Bu faktörler arasında toplumda dini değerlerin zayıflaması, laikleşme hareketlerinin etkisi, materyalist görüşlerin yayılması ve İslam’ın temel inançlarına yönelik artan şüpheler bulunmaktadır.
1. Toplumda Dini Değerlerin Zayıflaması
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında, dinî değerlerin toplumda zayıflaması ve dini eğitimin yeterince yaygın olmaması, Said Nursî’yi Risale-i Nur’u yazmaya iten önemli sebeplerden biriydi. Laikleşme hareketleri ve sosyal değişimle birlikte, toplumda imanî değerlerin kaybolma riski artmıştı. Bu ortamda Said Nursî, genç nesillerin İslam’a doğru bir şekilde yönlendirilmesi ve imanlarının güçlendirilmesi gerektiğini düşündü.
2. İslam’ın Temel İnançlarının Savunulması
Said Nursî, özellikle İslam’ın imanî esaslarına yönelik artan şüpheler ve saldırılara karşı bir manevi savunma yapma ihtiyacı hissetmiştir. Materyalizm ve pozitivizm gibi modern felsefi akımlar, insanların imanlarını sorgulamalarına yol açmıştı. Said Nursî, Risale-i Nur ile bu şüphelere karşı, akıl ve bilimle uyumlu bir İslam anlayışı geliştirdi. İman hakikatlerini akılcı bir temele dayandırarak, bilimsel bulgularla İslam’ın öğretilerini destekledi.
3. Çağdaş Zihniyetle İslam’ı Uyumlulaştırma
Said Nursî, Risale-i Nur’u yazarken, İslam’ı çağdaş dünya görüşüyle uyumlu hale getirmeyi amaçlamıştır. Bilim ve dinin birbirine zıt olduğu görüşünü reddederek, bilimin İslam’ın yaratılış anlayışıyla çelişmediğini, aksine bilimsel bulguların İslam’a uyumlu olduğunu göstermeye çalışmıştır. Risale-i Nur, bilimsel gerçeklerle İslam’ın öğretilerini birleştirerek, akıl ve imanın birbirini tamamlayan öğeler olduğunu ortaya koymuştur.
4. Toplumda Birlik ve Beraberlik Sağlama
Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur‘u yazarken sadece bireysel imanî meseleleri değil, aynı zamanda toplumun birlik ve beraberliğini de önemsemiştir. Mezhep farklılıkları ve cemaat çatışmalarının arttığı dönemde, Said Nursî, ümmetin birliğine odaklanarak, Risale-i Nur ile İslam’ın özüne dayalı bir birlik çağrısı yapmıştır. Mezhepçilikten çok, İslam’ın ortak değerlerine vurgu yaparak, tüm Müslümanları bir arada tutmayı amaçlamıştır.
5. İslam’a Dayalı Ahlak ve Eğitim Anlayışını Yayma
Said Nursî’nin bir diğer amacının, İslam’a dayalı ahlak ve eğitim anlayışını yaymak olduğu söylenebilir. Risale-i Nur’da, insanları sadece imanî değerlerle değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de donatmayı hedeflemiştir. İman gücü ile ahlaklı bir toplum yaratmak, Said Nursî’nin en önemli hedeflerinden biriydi. O, gençlerin İslam’a dayalı doğru bir ahlakî eğitimle yetişmesi gerektiğine inanıyordu.
6. Modern Dönemin Zihniyetine Karşı Dini Direniş
Said Nursî, modern dönemin getirdiği şüpheci zihniyet ve laik bakış açıları karşısında bir manevi direniş sergilemek istemiştir. Risale-i Nur, dini bir uyanış için yazılmış bir başkaldırıydı. Said Nursî, eserinde, İslam’ın ruhunu modern dünyada yaşanabilir bir hale getirmeyi amaçlamış, İslam’ın hakikatlerini çağdaş insanın anlayacağı şekilde sunmuştur.
Bediüzzaman Said Nursî’nin Talebeleri Kimlerdir?
Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı‘nın yazılmasında ve yayılmasında büyük emek sarf eden değerli talebeleriyle tanınan bir şahsiyet olmuştur. Bu talebeler, İslam’ın evrensel değerlerinin topluma taşınmasında ve imanî hakikatlerin doğru bir şekilde aktarılmasında önemli bir rol oynamışlardır. İşte, Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur hizmetine katkıda bulunan bazı nur talebeleri şunlardır:
1. İbrahim Hulusi Yahyagil (1895-1986)
İbrahim Hulusi Yahyagil, Risale-i Nur‘un birinci talebesi olarak kabul edilir ve Çanakkale Savaşı gazisi olup emekli albaydır. Said Nursî’nin yanında eğitim alarak, Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında büyük emek sarf etmiştir.
2. Sabri Arseven (1893-1954)
Sabri Arseven, Risale-i Nur hizmetinin ilk talebelerindendir ve “Santral Sabri” olarak da tanınır. Said Nursî’nin en değerli öğrencilerinden biri olarak, Risale-i Nur’un yazılması, çoğaltılması ve yayılmasında önemli katkılar sunmuştur.
3. Süleyman Kervancı
Süleyman Kervancı (diğer adıyla Sıddık Süleyman), Risale-i Nur’un ilk talebelerindendir. Said Nursî’nin en değerli öğrencilerindendir ve Risale-i Nur’un yazılması, çoğaltılması ve yayılmasında büyük bir emeği olmuştur.
4. Bekir Çelik
Bekir Çelik, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Emrullah oğlu Bekir Ağa olarak da bilinen Bekir Çelik, Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde doğmuştur.
5. Ahmet Hüsrev Altınbaşak (1899-1977)
Ahmet Hüsrev Altınbaşak, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir. Tevafuklu Kur’an‘ı Said Nursî’nin tarif ettiği şekilde yazmaya muvaffak olmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasında büyük emekler sarf etmiştir.
6. Hafız Ali Ergün (1898-1944)
Hafız Ali Ergün, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir. Nur Fabrikası olarak bilinen İslamköy‘de Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.
7. Re’fet Barutçu
Re’fet Barutçu, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir. Aklen Hulusi, kalben Sabri, vicdanen Hüsrev olarak tanımlanan Re’fet Bey, Risale-i Nur’un yazılması, çoğaltılması ve yayılmasında büyük bir emek sarf etmiştir.
8. Mehmet Avşar (Hacı Hafız Mehmet Avşar) (1877-1947)
Mehmet Avşar, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Isparta’nın Sav köyünde Risale-i Nur’un yayılmasına öncülük etmiştir. Medrese-i Nuriye’nin mübarek üstadı olarak tanınır.
9. Mehmet Tevfik Göksu
Mehmet Tevfik Göksu, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir ve Said Nursî’nin değerli öğrencilerindendir. Şamlı Hafız Tevfik olarak tanınan bu muhterem zat, Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında büyük emek sarf etmiştir.
10. Mustafa Güvenç
Mustafa Güvenç, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Mustafa Çavuş olarak tanınan bu zat, Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında büyük katkılar sağlamıştır.
11. Abdullah Kula
Abdullah Kula, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Nur Postası olarak tanınan Abdullah Kula, Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında büyük emekler sarf etmiştir.
12. Hakkı Tığlı (1875-1962)
Hakkı Tığlı, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Eğirdir‘de doğmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasında büyük katkı sağlamıştır.
13. Mustafa Hulusi Ertürk (1905-?)
Mustafa Hulusi Ertürk, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Isparta’nın Kuleönü köyünde dünyaya gelmiş ve Risale-i Nur’un yazılması, çoğaltılması ve yayılmasında büyük katkı sağlamıştır.
14. Ali Aras (Ali Çavuş)
Ali Aras, Ali Çavuş olarak tanınan, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Van’ın Çoravanis Köyü‘nden olup, küçük yaşlarda Said Nursî’ye talebe olmuştur.
15. Molla Hamid Ekinci (1900-?)
Molla Hamid Ekinci, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Van’da doğmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasında katkı sağlamıştır.
16. Mustafa Gül (1915-?)
Mustafa Gül, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Isparta’nın Sav köyünde doğmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasında önemli bir emek vermiştir.
17. Ahmet Feyzi Kul (1898-?)
Ahmet Feyzi Kul, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir ve Said Nursî’nin değerli öğrencilerindendir. Isparta’nın Uluborlu ilçesinde doğmuş ve Risale-i Nur’un yazılması ve yayılmasında büyük katkılar sağlamıştır.
18. Mehmet Feyzi Pamukçu (1912-?)
Mehmet Feyzi Pamukçu, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir ve Said Nursî’nin değerli öğrencilerindendir. Kastamonu‘da dünyaya gelmiş ve Risale-i Nur’un yayılmasında büyük emek sarf etmiştir.
19. Mehmet Tahiri Mutlu (1900-?)
Mehmet Tahiri Mutlu, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir ve Said Nursî’nin değerli öğrencilerindendir. Isparta’nın Atabey ilçesinde dünyaya gelmiş ve Risale-i Nur’un yayılmasında katkılar sağlamıştır.
20. Yemen Çayırlı (Yemen Bey)
Yemen Çayırlı, asıl adıyla Yemen Bey, Risale-i Nur hizmetinin önemli şahsiyetlerinden biridir. İranlı Azerbaycan Türklerinden olup, Türkiye’ye göç ettikten sonra Van‘a yerleşmiş ve Risale-i Nur’un yayılmasında büyük katkılar sağlamıştır.
21. Ahmet Nazif Çelebi (1891-?)
Ahmet Nazif Çelebi, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasına katkı sağlamıştır.
22. Hasan Atıf Egemen (1900-?)
Hasan Atıf Egemen, Risale-i Nur hizmetinin önde gelen talebelerindendir ve Said Nursî’nin değerli öğrencilerindendir. Sinop’ta dünyaya gelmiş ve Risale-i Nur’un yayılmasında önemli bir yer tutmuştur.
23. Hasan Feyzi Yüreğil (1895-?)
Hasan Feyzi Yüreğil, Risale-i Nur hizmetinin ilk yıllarında önemli bir rol oynamış ve Said Nursî’nin değerli talebelerindendir. Denizli‘de doğmuş ve Risale-i Nur’un yayılmasına katkı sağlamıştır.
Said Nursi ve Modern Bilimin İlişkisi Nasıl?
Bediüzzaman Said Nursî, modern bilimi İslam’ın öğretileriyle uyumlu bir şekilde ele almış ve bilim ile dini çelişkiye düşürmemek adına önemli açıklamalar yapmıştır. Risale-i Nur Külliyatı’nda, İslam’ın akılcı ve mantıklı bir temele dayanan öğretilerini bilimsel verilerle desteklemeyi amaçlamıştır. Said Nursî, modern bilimle İslam’ın yaratılış anlayışının çelişmediğini savunmuş ve bilimsel keşiflerin İslam’ın öğretilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceğini belirtmiştir.
1. Bilim ve Din Arasındaki Çelişkiyi Reddetme
Said Nursî, modern bilimin İslam’ın inançlarıyla çelişmediğini vurgulamıştır. Aksine, bilimsel gelişmelerin İslam’ın öğretilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olacağına inanıyordu. Bilimsel keşiflerin İslam’a zarar vermediğini, aksine Kur’an-ı Kerim’in bilimsel yönleriyle uyumlu olduğunu belirtmiştir. Bu yaklaşım, din ve bilim arasındaki gerilimi ortadan kaldırmayı ve insanların hem imanlarını güçlendirmelerini hem de bilimsel bilgilerini artırmalarını sağlamayı hedeflemiştir.
2. Kur’an ve Bilim
Risale-i Nur’da, Said Nursî, Kur’an’ın bilimsel hakikatlerini zamanın bilimsel anlayışıyla uyumlu bir şekilde ele almıştır. Said Nursî, Kur’an’ın yaratılışla ilgili ifadelerinin bilimle örtüştüğünü savunmuş ve bilimsel bulguların, Kur’an’ın gizli anlamlarını ortaya çıkarmak için birer araç olabileceğini belirtmiştir. Said Nursî’nin bu yaklaşımı, Kur’an’ı sadece manevi bir rehber olarak değil, aynı zamanda bilimsel hakikatlerin keşfedilmesine de yol gösterici bir kaynak olarak görmesine dayanır.
3. Said Nursî’nin Bilime Bakışı
Said Nursî, bilimi İslam’ın öğretisiyle uyumlu bir şekilde görmekteydi. Fen bilimlerinin yaratılışın sırlarını keşfetmeye yardımcı olduğunu ve insanların İslam’ın doğa anlayışını bilim ışığında daha iyi anlamalarını sağladığını düşünmüştür. Ona göre, doğa ve evren Allah’ın yaratmış olduğu bir kitap gibidir ve bu kitabı doğru okumak için bilimsel araştırmalar önemlidir.
4. Aklın ve İmanın Birleşmesi
Bediüzzaman Said Nursî’nin bir diğer önemli görüşü, akıl ve imanın bir arada var olabileceği yönündedir. Said Nursî, akılcı bir yaklaşım ile imanî hakikatlerin savunulmasını istemiştir. Bilim, Said Nursî için, imanı güçlendiren bir araçtır, çünkü akıl ve iman birbirini tamamlayan iki önemli öğedir. Akıl yoluyla iman hakikatlerini bilimsel temeller üzerine inşa etmek, Said Nursî’nin temel hedeflerinden biridir.
5. Bilimsel Keşiflerin İslam’a Katkısı
Said Nursî, bilimsel keşiflerin İslam’a katkı sağladığını ve İslam’ın doğru anlaşılmasına yardımcı olduğunu vurgulamıştır. Evrenin işleyişine dair bilimsel anlayışların, İslam’ın yaratılışla ilgili öğretilerine zarar vermediği, aksine bu iki alanın birbirini tamamladığı görüşünü savunmuştur. Said Nursî, bilimle dini birbirinden ayrı tutmak yerine, bilimsel bulguların imanı güçlendirme ve görünmeyen hakikatleri ortaya koyma açısından büyük bir rol oynadığını belirtmiştir.
6. Modern Zihniyet ve İslam’a Karşı Direniş
Bediüzzaman Said Nursî, özellikle materyalizm ve pozitivizm gibi modern düşünce akımlarına karşı bir manevi direniş göstermiştir. Bu akımlar, din ve imanı reddeden, sadece maddeyi esas alan yaklaşımlar geliştirmiştir. Said Nursî, İslam’ın imanî hakikatlerinin bu akımlara karşı akılcı bir temele dayandırılması gerektiğini savunmuş ve Risale-i Nur’da dini meseleleri bilimsel bir zeminde açıklayarak, bu akımlara karşı etkili bir manevi savunma yapmıştır.