Evet, bazen arkadaşlarını kırmak, onları üzmek istemiyorsun. Bu yüzden de onlara “hayır” diyemiyorsun. Fakat belki sen farkında olmadan onları kırmamak için bu hayır diyemeyişlerin, gün gelecek hem seni hem de onları
çok üzecek. Eğer dostların seni Allah’tan uzaklaştırıyorsa, konuşarak teşvik etmese dahi yaşayışlarıyla bunu sana
yansıtıyorsa; şu soruyu sorman gerekiyor kendine: “Beni Allah’tan uzaklaştıran bir insan gerçekten benim dostum
olabilir mi?
Senin en büyük tesellin olan ahiretini, ebedi hayatını kaybetmene sebep olacak fiillerde ve söylemlerde bulunuyor. Sana verebileceği en büyük zararı veriyor. Sence onlardan uzaklaşman için daha iyi bir sebep olabilir mi? Onların da benim gibi öğrenmesi lazım, ben nasıl düzeldiysem onlar da düzelebilir diyorsan; tabii ki bu da doğru. Ama sen
gereğini yapıp, onlara anlattıktan sonra hala tavırları, hal ve hareketlerinde bir değişim olmuyorsa onların bu Allah’ı
bilmemezlikten, ölümü görmemezlikten gelerek yaşayışları elbet sana da sirayet (yayılma, bulaşma) edecek.
“Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; mânevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre sarsıntı verir.”
(Risale-i Nur)
Burada “hava” demekten kasıt sosyal hayat, ortam, çevre gibi anlamlara gelmektedir. Üç aylar geldiğinde insanlar
manevi bakımdan biraz daha kendine dikkat ediyor ve günahlar ile arasındaki mesafeye normalde olana göre daha
fazla dikkat ediyor. Bir mü’min, kendi çevresini, ahvalini bozmayacak insanlarla dostluk yaparak koruması gerekiyor. Şeytandan sığınır gibi kötü arkadaşlardan da Allah’a sığınmalı. İnsan ister istemez etkileniyor. Çünkü herkeste nefis var ve nefis hevesâtını tahrik edecek zevk ve lezzetleri gördüğünde, haliyle onlara meyli uyanacak.
“Nefis daima kötülüğü emreder.” Ve sen onları kurtarayım derken belki de kendini onların içinde bulacaksın. Ve sen onları kurtarayım derken belki de kendini onların içinde bulacaksın.