Belki hepimiz dilimizle “Allah var” diyoruz, ama iş bu söylediğimizi yaşamaya gelince maalesef bir tutarsızlık meydana geliyor. Evet, ne yazık ki Allah var diyoruz ama yokmuş gibi yaşıyoruz. Yaptığımız işleri Allah’ın emrettiklerine göre değil de, özgürlük adı altında nefsimizin arzu ve isteklerine göre yapıyorsak
“Benim hayatımda Allah nerede?” diye sorgulamamız lazım kendimizi.
Şöyle düşünün: “Biri bizi evine misafirliğe davet ediyor ve elindeki tüm imkânları ile bize hizmet ediyor. Fakat o ev sahibinin bazı kuralları var. Biz ise o kadar lütuflarını unutup ev sahibini görmezden gelerek kurallarını çiğniyoruz.” Bu nankörlük değil de nedir? “Allah şöyle bir şehri örnek veriyor: Bu şehir güvenlikli ve huzurluydu; her yerden oraya bol rızık geliyordu. Derken ahalisi Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etti, Allah da onlara yapıp ettikleri yüzünden genel bir açlık ve korku felâketini tattırdı.”
(Nahl/112)
“Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.”
(Nisâ/115)
Âyette buyurulan peygamberin (s.a.v.) ve mü’minlerin gittiği yol; Allah var deyip de yokmuş gibi yaşayan, nefsinin hevesâtını tatmin etme yolunda gözleri hiçbir şey görmeyen bizler ile bütün bütün çelişmiyor mu? İnsan, kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten (şiddetli sevdiğinden) dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur.