Anlatıyorum ama kimse dinlemiyor

Yakınlarına İslâm’ı, uymadıkları haram-helali anlatmakla dertlenmiş birisin. Biz de dahil olmak üzere bu dertle dertlenmiş olan hemen herkesle aynı durumu yaşıyorsun, yalnız değilsin.
Biz de sana bu konu hakkında birkaç tavsiye vereceğiz, dikkatle oku.

Önce Sebepleri Yerine Getir.
Sebepleri yerine getirmek hakkında çok şey söylenebilir, ama biz şimdilik bir tanesi ve belki de en önemlisine değineceğiz.

Kendini doldur.
İlmî olarak kendini geliştireceksin ki insanlara anlatacak bir şeyin olsun. Bunun için kendine bir program oluşturup, o programa elinden geldiğince uymaya çalışmalısın.
Ama bunu yaparken Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin tabiriyle, kuş değil koyun gibi olunmalı. Çünkü kuş yavrusuna kusmuk, koyun ise sindirdiği sütünü verir. Bu ikisi arasındaki fark bârizdir. Sen de öğrendiklerini hazmedip yaşadıktan sonra insanlara aktarmalısın. Emin ol böyle daha tesirli olacaktır.
“Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.” (Risale-i Nur)

Lisân- Hâlin İle Anlat.
Yani hal dilinle, yaşayışınla konuş. Bu konuşarak anlatmandan daha etkileyici bir metod.
Çevrendeki insanların çoğu senin eski halini bildiklerinden dolayı, değiştikten sonra onlara anlattıklarına pek de kulak asmayacaklardır. Ama sen yaşayışınla değiştiğini onlara yansıtırsan, belki sen daha söylemeden onlar seninle konuşmaya çalışacaktır. Son olarak; Allah’ın vazifesine karışma! Senin vazifen anlattıklarını karşındakine dinletmek veya onu değiştirmek değil. Senin vazifen ona anlatmak ve sonrasında Allah’a teslim olmaktır. O kime, ne zaman hidayet vereceğini ve vermeyeceğini, bizden daha iyi bilir. Bu yüzden kendini ümitsizlik çukuruna atmaya gerek yok.
“İman etmiyorlar diye neredeysekendini helâk edeceksin!”
(Şuarâ, 3)
Ayrıca mühim olan etrafına topladığın,değiştirdiğin insanların çokluğu değil.
“Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut (sınırlı) birkaç kişiden başka ittibâ edenler (tâbi olanlar) olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin (kutsal vazifelerinin) hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ (tâbi olanların çokluğu) ile değildir.”
İsterse binlerce insan sana tâbi olsun, onların makamına yetişebilir misin?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir