Çevremizde veya internet üzerinde birçok defa karşımıza çıkmış bir cümle vardır. “Bir daha mı genç olacağız?” Bu sözü çoğunlukla yapılmasından korkulan veya çekinilen bir şeylere başlamadan kullanır olmuşuz. Sanki bir daha genç olmamak, gençliğimizde her şeyi yapmamızı gerektiriyormuş gibi gelir. Zaten bir daha yapmayacaksak her yanlış bir kere de olsa yapılabilir mi gerçekten?
Konuşurken hep unutuyoruz sadece dünya hayatının olmadığını. Buranın bir sınav yeri olduğunu da asıl yurdumuzun ahiret yurdu olduğunu da göz ardı ediyoruz. O yüzden sanki her şeyin burada yapılmasını sonrasında ise yapılacak hiçbir şeyin kalmayacağını sanıyoruz.
Oysa bu hiç de doğru değil. Her şeyimizi feda ettiğimiz dünya hayatı herkesle nişanlanan ama kimseyle evlenmeyen biri. Dünyanın en büyük kralları da göçüp gitti, en zenginleri de göçüp gitti. Saltanatlar el değiştirdi. Şehirler yıkıldı ve şehirler inşa edildi. Dünya buradaydı elbette ama üzerinde yaşayan ve sanki ölmeyecekmişiz gibi davranan bizler hep birer birer düştük toprağa.
Aynen öyle de yaşlanacağız. Yavaş yavaş yüzümüzde kırışıklıklar başlayacak, saçımız beyazlayacak belki. Hatta birçok bedensel aktivitede zorlanacağız. Biz de o toprağa ister istemez gireceğiz.
Bir gün hasta yatağında yaşlılıktan ölmek üzere olan bir adama sormuşlar.
“Bu kadar sene yaşadın. Hayatın nasıldı?”
Yaşlı adam parmağını uzatıp odanın kapısını göstermiş.
“Yatağım ile o kapı arasındaki mesafe kadar kısaydı.”
Doğduğumuzdan beri geçen seneler sanki bir anda geçmiş gibidir. Yaşlandığımızda da o yaşa sanki birdenbire gelmiş gibi hissedeceğiz. Çünkü ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor.
Bütün bunlara rağmen asla ama asla üzüntüye ve korkuya kapılmamalıyız. Çünkü madem elden bir şey gelmiyor ve herkes akın akın oraya gidiyor, gerçek yuvamız olan ahiretin tarlası hükmündeki bu dünyamızı en güzel bir şekilde geçirerek, Allah’ımızın emirleri doğrultusunda, Hz. Muhammed’in (s.a.v) yaptıklarının izleri eşliğinde burada bırakacağımız sıkıntı ve elemlerle geçebilecek gençliğimizi, orada sonsuz ve sıkıntısız bir şekilde alabiliriz.
Bir sözünü tutanın ikinci sözünü tutması her zaman beklenmeyebilir. Ama belki her saniye milyonlar sözünü anbean tutmakta olan Kadir-i Zülkemal elbette kendisi için yine en kolay bir iş suretindeki sözünü tutacaktır ve kendi emirlerini yerine getiren ve yasaklarından kaçınan aciz kullarını söz verdiği mükafatları ile sonsuza kadar mutlu edecektir.
İşte kardeşim. Bunları unutma. Gençliğini zaten gidecek korkusuyla değil de doğru yaşarsam geri gelecek ümidiyle yaşa. Bir iş adil bir Hakim’in elinde hakkıyla karşılık bulur. Kolay bir iş için küçük bir karşılık, büyük bir iş içinde büyük bir karşılık. Gençlik hevesatı, nefis ve şeytanın aldatmaları ile uğraşmak gibi zorlu bir görevi hakkıyla yapmaya çalışırsan, o Hakim’i memnun edebilir ve bu zorlukların olmadığı işlere kıyasla çok daha fazla kârlar elde edebilirsin.
Hayatının en verimli ve bereketli anlarında her daim Allah’a sığın, ibadetlerini aksatma, tövbe ve zikir çek. Seni kalbinin rahatsız olacağı işlere sevk etmek isteyenlere söyle. “Kabir var; hiç kimse inkâr edemez. Herkes, ister istemez oraya girecek. Eğer kabir kapısını kapatırsanız ve ölümü öldürürseniz varın ben de gelirim. Ama ne o kapı kapanır ne ölüm öldürülür. O yüzden siz de yanlışınızdan dönün. Geleceğinizde pişman olacağınız işler yapmayın.” Bir peygamber mesleği olan tebliğ ile Allah yoluna insanları sevk etmeye çalış. “Her kim ki bir Müslümanın 1 sıkıntısını giderir, Allah da bunu yapanın 10 sıkıntısını ahirette giderir.”
Hem hiç var mıdır ki hayatını dünya için yaşamış da yaşlanmış birinin işi gücü bitmiş olsun. Aklında yüzlerce plan, kalbinde binlerce arzu ile girerler mezara. Dünya ile ne kadar uğraşırlarsa daha çok iş çıkar çıkar durur başlarına. Ne meşgale biter ne de sonsuzu isteyip faniyi gören kalbin arzuları.
Bir daha genç olmayacağız dünyada evet. Ama ahirette olabiliriz. Allah bize sonsuz gençliği nasip ettiği kullarından eylesin.