Dinimiz için kolaylıklar dini diyebiliriz. Hem günlük hayatta yaşayacağımız her şeye bir cevap veren, hem her türlü durumun çıkış yolunu bize gösteren bir din. Gerek Kur’an-ı Kerim’de gerek hadisi şeriflerde gerekse de sünnetlerde birçok şey bizlere öğretilmiştir.
Dinimizin kolaylıklar dini olmasının bir sebebi de Allah’ımızın sonsuz rahmetidir. Her daim bizim iyiliğimizi düşünen, ne kadar günah işleyip hata yaparsak yapalım anında cezalandırmayan, bin kere tövbe bozsak da bin birinciyi kabul eden bir yaratıcımız var. Öyle ki bizi sonsuz mükafatların olduğu cennetine almak için birçok yol sunuyor. Birkaç örnek verelim.
Resûlullah (s.a.v.) bir gün şöyle buyurdu:
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim…”
Birisiyle tartıştığınızı düşünün. Haklı olsanız da haksız olsanız da kazananı olmayan bir tartışma olurdu. İnsanlar çoğunlukla kendi tarafından bakarlar olaylara. Başkasının nasıl gördüğünü hemen anlayamayabilirler. Bu da iki tarafında kalbinin kırık ayrılmasına sebep olabilir. Oysa güzel dinimizin İslam Öğretmeni bunu yapmamayı öğütlemekle kalmıyor bunun karşılığında bir ödül olacağını da belirtiyor. Sonsuz cennette içinde sonsuz yaşayabileceğimiz bir köşk. Hem kötüyü defediyor hem de güzellikler alıyoruz. Hadis-i Şerif devam ediyor:
“…şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim…”
Günümüzde ki en çok karşılaştığımız kötülüklerden birisi de yalan söylemektir. Yalan söylediğimizde bir kişinin doğruyu öğrenme hakkını gasp ederiz. Ne kadar iyi niyetle yaptığımızın ise önemi olmaz yalan söylerken. Çünkü şakadan bile olsa insanları kırabilir onları darıltabiliriz. Resûlullah (s.a.v.) ise hem bizi bu kötülükten uzak tutmaya çalışmış ki bizi veya başkalarını üzecek sorunlarla karşılaşmayalım. Hem de karşılığında cennetten bir köşk gibi bir mükafatı elde edebileceğimizden söz etmiş. Hadis-i Şerif ise şöyle son buluyor:
“…iyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine ben kefilim.”
Bir söz vardır. “Herkes kendi evinin önünü süpürse tüm sokaklar tertemiz olurdu.” Aynı bu şekilde de her insan önce kendini düzeltmek için uğraşsa, dünyada düzeltilmesi gereken kimse kalmazdı. Çünkü herkes olabilecek en iyi halinde olurdu. Herkesin iyi huylu olduğunu düşünelim. Karşısındakini kırmayan, hoşgörülü, yalan söylemeyen, kandırmayan ve aldatmayan, emanete hıyanet etmeyen, adaletle davranan, sözünü tutan, güler yüzlü insanlarla dolu bir yerde yaşadığımızı. Ne kadar da güzel bir şey öyle değil mi? İşte Resûlullah (s.a.v.) hem ahiret tarlası olan dünyamızı güzelleştirmenin yollarından biri olan iyi huyluluğu öğütlüyor hem de cennetin en yüksek yerinden köşk gibi bir hazineyi bize bildiriyor. Yine birçok kâr içinde kâr alıyoruz.
Belki bazıları bu kadar güzel bir şeyin imkânsız olduğunu hatta bir insanın böyle güzel huylara sahip olamayacağını söyleyebilir. Veya bunların yapılamayacak olduğunu. Oysa karşımızda tam da bu özelliklerde hatta daha fazla ve güzellerine sahip bir örnek var. Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz.
Daha peygamber olmadan önce bile yaşadığı yerde herkesin tanıyıp sevdiği, kendisine güvendiği üstün ahlaklı biriydi. O peygamber olduktan sonra da değişmemiş insanların kalplerini kılıçla kalkanla değil davranışlarıyla, iyi huylarıyla, ahlakıyla kendine ve İslam’a açmıştı. O herkesin örnek alabileceği ve izinden gitmeye çalışabileceği yegâne kişiydi ve öyle olmaya devam ediyor.
İşte. Allah’ımız (c.c.) sadece bizi cennetine almaya çalışmakla kalmıyor aynı zamanda bunu örnekleriyle, yapılabilirliğiyle bize gösterip işimizi kolaylaştırıyor. Nereden başlayacağımızı bilmediğimizde bile birkaç sünnete uymaya çalışarak işe koyulabiliriz inşallah. İsteyen kişiye yolların içinde yollar vardır. Allah dileyen herkesi en güzel yollarından kendine ulaştırsın.