Gün gelecek ve dünya sınavımız bitecek. Kıyamet günü yeniden dirilmeyle hesabımızı vereceğimiz mahşer meydanına gideceğiz.
Gün gelecek ve dünya sınavımız bitecek. Kıyamet günü yeniden dirilmeyle hesabımızı vereceğimiz mahşer meydanına gideceğiz. Orada diğer bütün hesaplardan önce bir hesap vereceğiz ki bunun hesabını veren rahatlar. Bunun hesabını veremeyenin ise diğer amellerine bakılmaz…
Yapıldığında kurtuluş sebeplerinden biri olabilecek olan bu amel namazdır. Namazımız bizim ilk hesaba çekilecek amelimizdir. Eğer namazımız düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Eğer ki namazı düzgün olmazsa zararlı çıkar.
Yine yüce Allah, sonsuz merhametine istinaden, farz namazlarımızdan bir şey eksik çıkarsa şöyle der:
“Kulumun nafile namazları var mı? Bakınız.”
Farzları eksik kılmamız dahilinde nafile namazlarımız ile bu eksiği tamamlar. Namaz hesabı bittikten sonra diğer amellerin hesabı başlar. (Hz. Muhammed (s.a.v) Tırmizi, Mevakit 188)
Namaz işte bu derece önemli bir ibadettir. Bir feraha eriş vesilesi olduğu gibi ebedi dünyamızı yakmamıza neden olacak kadar büyük bir eksiklik de bırakır arkasında. Elbette namazın çok anlamları ve güzellikleri vardır. Ama bazen insan bir şeye yüzeysel baksa arkasındaki derin manaları göremez. Ne olursa olsun, o şeyi daha iyi bilmek için her halini ve durumunu bilmek gerekir. Namazın güzelliğini bildiğimiz gibi eksikliğinde oluşacak devasa zararları bilmemiz gerekmesinin sebebi de budur.
“Namaz, dinin direğidir.” diye boşuna demiyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Namaz ibadeti hem bütün evrenden en küçük zerreye kadar varlığın külli ibadetini Allah’a arz ettiğimiz bir makamdır. Namaz, bir Müslüman’a yakışmaya çalışmaz. Bir Müslüman, namaza yakışmaya çalışır. Bütün mesaisini dünyaya ayırırken “Az da olsa namazın hakkını verebiliyor muyum?” diye düşünür. “Allah bana namaz gibi bir şifayı vermiş. Elhamdülillah!” diye sevinir? “Ya bir yanlış yaparsam da Allah beni dergâhı ilahiden, huzurundan reddederse ve bana namazı nasip etmezse?” diye korkar.
Son bir konu olarak da iyilik Allah’tandır. Kötülük kendi nefsimizden. Bahçeyi sulamakla görevli bir bahçıvan vanayı açsa, bahçe sahibinin işini görmüş olur ama tüm iş ona ait değildir. Koskoca bir bahçede belki sadece vanayı açmak kendisine aittir. Ama vanayı açmayarak tüm bahçenin kurumasına sebebiyet vermesi tamamıyla kendi suçu olur. Öyle de namaz kılmıyorsak, bunun suçunu (haşa) Allah’a atmak yanlıştır. “Allah nasip etmiyor.” diyemeyiz. Nasip etmemesinin sebeplerini aramalı, kendimizi düzeltip dua ve tövbe ile huzuru ilahiye yakın olmaya çalışmalıyız. Ve eğer namaz kılmak bize nasip olmuşsa, bu nasip için bile ayrıyeten dua edip şükretmeliyiz.
Ya elimizde namaz gibi bir şifa, bir ibadet, bir güzellik, bir nur olmasaydı? Halimiz ne olurdu?