O’nu Bulan Neyi Kaybeder? O’nu Kaybeden Neyi Kazanır?

Bazen korkularımızın esiri oluyoruz. Bir işe girişmemiz gerekiyor. Bir şeyler feda etmemiz gerekiyor. Belki paramızı belki zamanımızı belki de nefsimizi… Ama yapamıyoruz. Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz yine de yapamıyoruz. Çünkü korkuyoruz. İçten içe korkuyoruz gerçek olduğuna inanmak istemesek bile. Çünkü korkmasak bir şeyler yapardık. Eyleme geçerdik.
Bu korkular sonucu fedakarlıklardan kaçmamız O’nun, Allah’ın rızasını kaybetmemize neden oluyor. Allah indinde değerimiz kayboluyor ve bir elmas potansiyeli olan kömürler olup öyle ölüveriyoruz. En büyük hatamız da dünyevi bütün korkuları gözümüze o kadar yaklaştırıyoruz ki sanki devasalarmışçasına görüyoruz onları. Nasıl ki küçük bir bilyeyi gözün hemen önüne koysak bir dağın görüntüsünün bile önüne geçer. Öyle de küçük geçici korku ve çekincelerimizi öyle yakın tutuyoruz ki kendimize asıl korkmamız gereken, asıl endişelenmemiz gereken Allah’ın rızasından uzaklaşıyoruz her geçen gün. Allah’ı kalbimizde tam manasıyla hissedemiyoruz çünkü o kalbi bütün çerçöple doldurmuş durumdayız.
Oysa O’nu kaybeden neyi kazanır? Allah razı olmasın ama dünya kadar malın olsun fayda verir mi? Allah razı olmasın ama tüm dünya seni sevsin işe yarar mı? Ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Herkes oraya gidiyor ve bu dünyayı, sonsuza kadar yaşayacaklarını zannettikleri bu dünyayı akıllarında bin bir planla terk ediyorlar. Hep yarım kalmışlıklarla ölüyorlar. O zaman göreceğiz ki bütün dünya malı bizim olsa ne faydası var toprak altına cepsiz kefenlerle girdikten sonra. Ne anlamı var bu fani sevgilerin birkaçını celp etmenin. Allah razı olmamış ki bir kere… O razı olmayınca ne anlamı kaldı geçmişin, geleceğin, şimdinin…
Peki ya O’nu bulan? O’nu bulan neyi kaybedebilir? Tüm dünya küsse ne ehemmiyeti var Allah var ya yanında O yeter. Bütün malını mülkünü kaybetsin ne kadar acı verebilir. Bu acı da bu mallar gibi gelip geçmez mi? Allah’ın sabredenleri müjdelediği o cennet, sonsuz arzuların gerçekleşeceği o güzel yuva varken ne kadar kötü hissettirebilir kendimizi?
Tek düşünmemiz gereken Allah’ın rızası olması gerekirken biz almışız sonsuz yaşayacakmışız gibi dünyayı daha uykularımızı feda etmeye korkuyoruz. “Uykusuz kalırım. Vücudum 9-10 saatten az uyumaya alışık değil zor dururum ayakta.” deriz korkuyla ama asıl zindelik verenin Allah olduğunu unuturuz. “Benim param kıymetli ve az. Dünyevi isteklerim için harcamam lazım. Kenarda köşede de bulundurup saklamam lazım ki yarın sorun yaşamayayım.” deriz. Oysa bir kağıt parçasına verdiğimiz değeri vermemiz gereken ibadetlerimizi o kadar kıymetli görmeyiz. Dünyada nefsimizi tatmin ettikçe tatmin ederiz. Ama ahiret gibi sonsuz kazançlı bir takasa girecek tek kuruş bulamayız. Daha bugünden sağ çıkacağımız bile belli değilken aylar aylar sonranın parasını saklar, yıllar sonranın işlerini planlarını hazırlarız. Böyle olunca da biz de kafamızda binler dünya işiyle ölüp gideriz.
Marifet ahirete gittiğimizde değil gitmeden önce pişman olmakta kardeşim. Bizim şimdi aldığımız her nefesinin kıymetini bilmemiz ve doğru yollarda tüketmemiz gerekir. Elbette dünyevi sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ama işin başına önce Allah’ın rızasını koyarak. Elbette çalışacağız ama rızkın Allah’tan geldiğini unutmamak şartıyla. Helal dairesi keyfe kafidir harama girmeye lüzum yoktur. Madem bizim dairemiz o kadar geniş. O zaman biz o helal dairede olup dünyayı da o daireden görmeliyiz. Nasıl ki sarı camlı gözlük kullanan birisi etrafını sarı görür, yeşil camlı birisi çevresini yeşil görür öyle de biz iman gözlüğüyle bakıp dünyamızı öyle kazanmalıyız.
Unutma! Sen ne istiyorsan bil ki dizgini Allah’ın elinde. Sen ne arzuluyorsan onu sana nasip etme gücüne sahip olan tek varlık Yüce Rabbin. Sen O’nu bulsan sebeplerin ne önemi kalır. Güneşi gören ateş böceğine ihtiyaç duyar mı hiç? Aynen böyle de Allah’ın rızasını esas tut ki diğer tüm esbaplar birer perdeye dönüşsün. Allah’ı bul her birinde. Dünyayı kazan ya da kaybet ama eğer O’nu bulsan, O’nun rızasını celp etsen o zaman sonsuz bir bahtiyarlığa erersin. Selametle!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir